Yaşanılan ilklerde çıtayı çok yükseltmemek gerekiyor bence. Aksi halde, sonraki tecrübelerde hep bir şeyler eksik kalıyor, mutlaka bir şeyler beğenilmiyor.
Ciddi anlamda ilk yurtdışı deneyimimde İsviçre’ye gitmiştim. Herhalde medeniyet konusunda, refah ve diğer pek çok konuda görüp görülebilecek en uç noktalardan biridir İsviçre.
Bir şeyi tecrübe ettikten sonraki süreçte yaşadığımız şeyleri –bir şekilde– önceki yaşanılanlarla kıyaslıyoruz. O yüzdendir ki ilk seferinde en iyisini görünce insan, sonra gelenleri beğenemeyebiliyor. O yüzdendir ki İsviçre’den sonra nereye gitsem, nereyi görmüş olsam “E tamam ne var ki bunda, bu normal ki?” diyip duruyorum.
~
Çok bir yere gitmişliğim olmadığından dolayı çok fazla da bir hostel tecrübem yoktur. Hatta bir iki ufak tefek konaklamayı da saymazsak Viyana ziyaretimiz esnasında kalacağımız hostel, ilk ciddi hostel deneyimim olacaktı.
Aylar öncesinden rezervasyon yaptırabilmemiz mümkünken benim tembelliğim ve Yunus’un da bana uyması sonucu Viyana’ya yola çıkmadan hemen önceki gece Wombat’s Hostel‘dan konaklama için rezervasyonumuzu yaptırdık. Yunus, hakkında çok olumlu şeyler duymuştu. Bunun yanında son dakikada en uygun fiyatlı bulabildiğimiz hostel de buydu. 6 kişilik odadan, geceliği 24 avro‘dan 2 adet yatak ayırttık.
~
Hostelin adının ortaya çıkmasının ilginç ve duygusal bir hikayesi var.
~
Wombat’s Hostel, ilk hostelini 1999 yılında Viyana’da açmış. Bugün hala hizmet veren hostel Wombat’s Hostel: The Base olarak adlandırılıyor. Daha sonra Viyana’da The Lounge ve The Naschmarkt olmak üzere iki hostel daha açmışlar.
Bunları söylüyorum, zira yolunuz bu şehirlerden birine düşerse mutlaka tercih edin!
~
Biz, The Base’de yer olmadığından, Viyana’da ikinci açtıkları ve bizim de trenden ineceğimiz Viyana Batı Tren İstasyonu‘na oldukça yakın olan The Lounge‘u tercih ettik.
~
Wombat’s Hostelleri, çeşitli dönemlerde bir çok farklı ödül kazanmış.
~
Tabii ki bu ödülleri sonuna kadar hakeden bir hizmet anlayışı, kalitesi var.
~
Hostele giriş yaptığınız anda elinize üç şey tutuşturuyorlar.
~
- Hostelde, lobide ve bizim bulunduğumuz 1. katta ücretsiz kablosuz internet hizmeti de var. Eğer yatağınıza uzanıp internete bağlanmak istiyorsanız, gelmişken uyumadan 2 bölüm dizi seyredeyim derseniz 1. katta yer seçmeye bakın. Gerçi lobide de çok güzel oturma yerleri var.
- Kablosuz internetin şifresi çok manidardı: “checkout10am“. Odadan kaçta çıkmanız gerektiğini söylememe gerek yok herhalde.
- Odadan ayrılırken çarşaf-yastık/yorgan kılıflarınızı da beraberinizde götürüp lobideki çamaşır yığınının üzerine bırakıyorsunuz; bir nevi kendin pişir kendin ye.
- Yatak ve sıcak su dışında odada hiç bir şey yok. Sabun, şampuan vb. ihtiyaçlarınızı kendiniz karşılamanız gerekiyor. Dilerseniz hostelden her türlü kişisel bakım ürününü ücreti karşılığında temin edebiliyorsunuz.
- Hostel bünyesindeki ufak bir restoranda 2 avro’ya kahvaltı da veriyorlar. Bana kalırsa hostele tıkılıp kalmaya hiç gerek yok. Yeni bir şehre gelmişsiniz, bir zahmet çıkın da bir yerlerde yapın kahvaltınızı.
~
En başa dönersek.
Genelde hosteller için çok da iyi şeyler duyduğum söylenemez. Sonuçta iyi bir şey de beklenmiyor elbette. Amaç belli: ucuz konaklama. Lakin burayı gördükten sonra tüm fikirlerim değişti hostel kavramına yönelik. Verdikleri hizmet nice otelden çok daha iyi/kaliteliydi kesinlikle.
O yüzden diyorum ya, ilk tecrübe önemli diye. Şimdi burayı gördükten sonra kolay kolay hostel de beğenmem.
~
İlk kez, ciddi anlamda, bir hostelde kaldım. Belki de diğerleri de benzer hizmetleri/kaliteyi sunuyordur. Çok fazla görmediğim için kıyaslamam mümkün değil. Burada heyecanla anlattığım bir çok şey, kimbilir belki de normaldir. Heyecanımı mazur görmek lazım.
Eğer ki yolunuz bu hostellerin bulunduğu şehirlerden birine düşerse ve konaklamak için bir yer ararsanız, şiddetle Wombat’s Hostel’i tavsiye edebilirim. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.