Yediğin içtiğin senin olsun bize gördüklerini anlat.
Herhalde bir seyahatten döndükten sonra hikaye anlatmaya başlamadan önce duyulan ilk cümledir bu. Bize gördüklerini anlat.
Gel zaman git zaman bu söylem de değişti. Şimdi “Bize gördüklerini göster.” çağındayız artık.
Üstelik tüm detaylarıyla.
~
Eskiden gördüklerimizi göstermek için evlere toplanırdık; projeksiyon başlarına. Eğer fırsat olmuşsa çekilen 1-2 saatlik görüntüler seyredilirdi. Daha sonra albümlerden, slaytlardan o kutsal 36 poz, 36 fotoğraf bakılırdı. Tek tek elden ele gezdirilirdi; bir taraftan da hikayeler anlatılırdı.
Bunlar artık geçmişte kaldı. Hikaye diye bunları anlatır olduk.
Artık devir teknoloji devri; devir her şeyin dijitalleştiği bir devir. Eskisi gibi defterlere alınan notlar, tutulan günlükler neredeyse bitti. O çok değerli 36 pozun yerini 3 günlük gezide çekilen yüzlerce fotoğraf aldı. Fotoğrafa dokunmayı bırakalı zaten çok oldu. Artık tüm anılarımız, sahip olduklarımız o küçük, bir avuçluk cihazların içerisinde kayıtlı halde.
Peki bu cihazlar ne kadar ne kadar güvenli? Bir gün her şeyimizi kaybedersek ne olur, ne olacak?
~
Bu yazıyı aslında daha önceden Karalama Defteri‘me yazmıştım, buraya da taşımak istedim. Çünkü seyahatlerimizden geriye kalan tüm hatıralarımız artık çok kolay yok olabilecek dijital kayıtlardan ibaret. Bu yüzden bu değerli arşivlerimizi mutlaka çok özenle korumalı, kollamalıyız.
~
Yazılar, müzikler, fotoğraflar, videolar ve daha niceleri. Teknolojinin gelişimine paralel olarak artık sahip olduğumuz her şeyi dijital ortama taşımaktayız. Kitap okumak için elimize basılı bir şey almıyoruz. Fotoğraflara bakmak için albümleri kullanmıyoruz. Müzik dinlemek için kasetler zaten ortadan yok oldu, CD’ler ise ölmeden önce son turlarını atıyor. Videoları büyük projeksiyonlar bir kenara artık VHS / Beatamax kasetlerden de seyretmiyoruz. Her şey sabit disk dediğimiz ve kendisine çok güvendiğimiz bir kutunun içinde saklı. Üstelik bu çok güvenilen kutumuz aslında o kadar narin ki.
Milenyum (Y2K) Hatası‘nı o kadar felaket senaryolarına rağmen hiç bir sorun yaşamadan atlattık. 21 Aralık 2012‘de meşhur “son”u bekliyoruz. Gerçek olsun ya da olmasın sonuçta Elektromanyetik Darbe (EMP) diye çok daha geçerli bir gerçeğimiz de var. Yani tehlike hep var.
Bunların hepsi bir şekilde felaket senaryosu olarak düşünülebilir. Abartacak bir şey yok da denilebilir. Zaten asıl nokta da bu değil. Önemli olan ve aslında sormamız gereken şey şu aslında.
Yarın sahip olduğumuz tüm dijital içerik ortadan kaybolsa ne olur? Ne olacağını, neler kaybedebileceğimizi hiç düşündük mü? Belki müziklerinizin kaybolması bir anlam ifade etmeyebilir ama. Ama ya onlarca saat harcayıp yazdığınız yazılar, anılarınız? Tüm hayatınıza dair sevdiğiniz -ve belki de kaybettiğiniz, uzak kaldığınız- her şeyi size hatırlatan fotoğraflarınız, videolarınız? Neler hissederdiniz?
Konumuz kaybolan verilerimiz ve anılarımızdı. Bundan yaklaşık 3 yıl önce çok acı bir deneyim yaşamıştım. Tüm sahip olduğum fotoğraf arşivimin bulunduğu sabit disk bir gün ansızın bozulmuştu ve sebebi sabit diskin üretiminden kaynaklı bir hata idi. Daha önceden aldığım 3-4 DVDlik yedeğim vardı ama tamamen kaybolan ciddi bir “anım” da vardı. Bir süre düşündükten sonra insan kendi içini rahatlatmak için “Çok da önemli bir şey yoktu, zaten bir kısmı elimde vardı, vs.” diyor kendi kendine. Ama yapılan sadece bilinç altına atmak oluyor. Zira diski kurtardıktan sonra nasıl rahatladığımı bir ben bilirim.
Kullandığımız diskler, eskiden sabitti. Ya bilgisayar kasasının içinde duruyordu ya da kocaman kütleleriyle masamızın üzerinde duruyordu. Teknoloji her şeyle birlikte diskleri de küçülttü ve taşınabilir hale getirdi. Yoğun olarak kullandığımız bu diskler hala hareketli/mekanik parçalara sahip. Bir başka deyişle çalışması esnasında meydana gelecek hareketlere karşı duyarlı. Çarpmaya karşı duyarlılıkları konusuna girmiyorum bile. Mutlaka ki titreşim önleyici, darbe önleyici çeşitli sistemler kullanılıyor ve nispeten koruyucu olabiliyor. Ama bu hiç bir şeyin garantisi değil. Yavaş yavaş gelişen teknolojiyle birlikte -ve biraz da ucuzlarsalar- Katı Hal Diskleri (SSD) güvenilirlik anlamında çıtayı biraz daha yükseltecek. Ama her türlü teknolojik üründe olduğu ve olacağı gibi yine hiç bir şeyin garantisi de yok. Bizzat kendi durumumda yaşadığım gibi. Disklerinize el bebek gül bebek baksanız, toz kondurmasanız bile üreticiden kaynaklanan bir hatayla her şey bir anda kaybolabiliyor.
Peki bu noktada ne yapmalıyız sorusunun cevabını sanırım hepimiz biliyoruz: Yedek almalıyız. Ve yine eminim ki hepimizin kendimizde bir yedekleme planı ve bunun sonucunda oluşturduğu yedekler vardır. Geçenlerde konuyla ilgili rastladığım bir siteden iki alıntı yapacağım.
[box type=”warning”]
Neler Yedek Değildir?
- Diskinizdeki verileri, diski bölümlendirip farklı bir bölüme kaydetmek,
- Diskinizi ve verilerinizi, bilgisayarınızın hemen yanındaki bir başka bir harici diske yedeklemek,
- Verilerimizi USB belleklere kaydetmek,
- Bir e-posta hesabınızı (örn: Gmail) başka bir e-posta hesabına (Gmail) yedeklemek,
- Bir klasördeki dosyalarınızı başka bir klasöre kopyalamak,
- Bilgisayara attıktan sonra fotoğrafları hala fotoğraf makinesinin hafızasında/kartında saklamak
yedeklemek değildir.
[/box]
Kabul etmek gerekirse özellikle 1., 2. ve 4. maddeleri hepimiz çok yoğun şekilde yapmakta ve “Yedeklerimi” aldım rahatlığıyla hayatımıza devam etmekteyiz.
Aynı siteden alıntılayacağım ikinci konu ise “Yedeklemek” konusunun aslında ne şekilde yapılması gerektiğini özetliyor:
[box type=”info”]
Yedekleme 3-2-1 Kuralı:
- 3 Kopya: Önem verdiğiniz tüm verilerin en az 3 kopyasını saklayın. Eğer verileriniz çok önemli ise 2 kopya dahi yeterli sayılmaz.
- 2 Farklı Ortam: Verilerinizi en az 2 farklı ortamda/platformda yedekleyin: Örneğin Dropbox+DVD veya Harici Drive+USB Bellek/SD Kart veya CD+Online Yedekleme Hizmetleri, vb.
- 1 Ev Dışı Kopya: Olası bir yangın vb. durumlara karşı ev/ofis dışı bir yedek.
[/box]
Çok abartı gibi gelebilir. Ama yazının başında değindiğim gibi. Her şeyden önce şunu düşünün: “Olası bir kayıp ne hissederim, kaybım ne olur?“. Bu sorunun cevabına göre yukarıdaki maddelerden yola çıkarak kendinize daha mantıklı bir yedekleme sistemi oluşturabilirsiniz.
Peki neler yapabiliriz?
- Günümüzde bulut teknolojisi bir çok konuda oldukça ilerledi ve çok başarılı bir çok hizmeti ücretsiz olarak edinebilmek mümkün. Bu tür hizmetlere bir şans verilmeli.
- Artık çektiğimiz fotoğrafları her birinin boyutları 5-6 MB seviyelerin ulaştı. Yüksek çözünürlüklü videolar ise gigabyte’lar ile ifade ediliyor. O yüzden günümüzde CD’ye kayıt/yedekleme yapmak çok mantıklı değil artık. DVD’ler hala yoğun olarak kullanılabiliyor. Biraz daha ucuzlarsa BluRay daha geçerli bir alternatif olabilir. Ancak bu tür medyaların ömürlerini olduğunu ve güzel bir şekilde saklanmadıkları takdirde durdukları yerde bozulabileceklerini unutmamak lazım. Kendi film arşivimin bir bölümünü özenle düzenleyip, kutulayıp DVDlerde saklamaktayım. Üzerinden 2-3 yıl geçmeden raftan aldığım bazı DVDler çalışmıyor.
- Harici diskler her zaman için en mantıklı çözüm gibi duruyor. Burada da dikkat edilmesi gereken özellikle veri yedeklediğimiz diskleri çok fazla hareket ettirmemeye çalışmalıyız. Çalışan diskleri ise kesinlikle hareket ettirmemeliyiz. Günlük işlemler için 2.5″‘lik küçük taşınabilir diskleri kullanabilir, yanımızda gezdirebiliriz. Kalıcı depolama ve yedekleme için ise masaüstü 3.5″‘lik modelleri kullanabilir veya yine 2.5″‘lik küçük disklerden birini hiç dışarıya çıkarmadan sadece yedekleme amaçlı kullanabiliriz.
- Çeşitli firmalar online yedekleme hizmeti sunmaktadır. Diskinizi sürekli tarayıp her değişikliğinizi otomatik olarak internet üzerinden yedeklemektedirler. Bu tür bir servis bir çok açıdan faydalı olabilir.
- Eskiden sadece bilgisayarlarımız vardı işlerimizi yaptığımız, kameralarımız vardı fotoğraf, video çektiğimiz. Şimdi ise günlük hayatta çok çeşitli akıllı cihazlar kullanmaktayız. Akıllı telefonlar, tabletler hemen hemen bilgisayarda yaptığımız bir çok işleri yaptığımız cihazlar oldu. Artık sadece rehberlerimiz, belgelerimiz değil fotoğraf ve videolarımız da bu cihazlarda bulunuyor. Her şeyinizin içinde olduğu cep telefonunuzu kaybettiğinizi, çaldırdığınızı düşünsenize? Eminim ki “Telefon umrumda değil, içindeki bilgilerimi/fotoğraflarımı verin yeter?” diyen benim gibi bir çok insan çıkar. Bu yüzden yedeklemeyle ilgili planlama yaparken bu cihazları da kapsayacak şekilde düşünmek gerekiyor.
- Bu noktada da ilgili platforma uygun planlama yapılabilir. iOS kullanıcıları için iCloud, Android kullanıcıları içinse Google’ın servisleri “Adres defteri, takvim, fotoğraf, video, notlar, vb.” başta olmak üzere bir çok verinizin yedeğini otomatik olarak almakta ve farklı ortamlardan bu verilere erişmenize imkan tanımakta.
Ben ne yapıyorum?
- Yedekleme amaçlı olarak yakın zamanda kendime bir adet Seagate Backup Plus 1TB disk aldım. Tüm fotoğraflarımı, videolarımı ve belgelerimin güncel bir kopyasını burada tutuyorum. Diski sadece yedeklemek için bilgisayara takıp, yedekleri alıp kaldırıyorum.
- Fotoğraf, film ve videolarım için ayrıca 1 adet Western Digital My Book 2 TB ve 1 adet de Western Digital My Book 1 TB harici disk kullanıyorum. Bunlar sürekli olarak bilgisayara bağlı bulunuyor ve fotoğraf-videoların bir kopyasını barındırıyor.
- Telefon olarak iPhone kullanıyorum. Telefon ile çektiğim tüm fotoğraflar iCloud ile eşleniyor ve otomatik olarak bilgisayarıma ve tablete de birer kopyası gidiyor.
- Android için Google’ın Google+ ile, Windows Phone için de Microsoft’un SkyDrive ile benzer şekilde eşzamanlama hizmeti var. Çektiğiniz tüm fotoğraflar bulut sunucularında depolanıyor.
- Telefonla çektiğim fotoğrafların bir kopyasını da mutlaka kendi sabit disklerime kaydediyor. Zira her ne kadar güvenli oldukları iddia edilse de verilerinizin korunacağının %100 garantisi hiç bir zaman yok. O yüzden fotoğraflarınızı sadece bu sunuculara emanet etmeyin.
- Fotoğraflarımı, son bir kaç yıla kadar aynı zamanda DVD’lere de kayıt ediyordum ama o işi bıraktım. Zira zaman zaman eski diskleri kontrol ettiğimde bazılarının okunmadığını gördüm. Ne kadar kaliteli olursa olsun çok özel bir ortamda korumuyorsanız sağlıklı şekilde 2-3 yıl ömrü var CD/DVD’lerin.
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım yöntem, benim kendimce uyguladığım ve içimi rahat ettiren bir yöntem. Bilgilerinizin, belgelerinizin, görsellerinizin kıymetini, sizin için önemini sizden iyi kimse bilemez. İçiniz rahat eden yöntemi uygulamaktan çekinmeyin.
Biraz uzun oldu son bir kaç -tekrar- hatırlatmasıyla bitiriyorum:
- Önemli verileriniz için mutlaka birden fazla ortamda yedek alın. Tek bir yedeğe hiç bir zaman güvenmeyin. Özellikle sabit diski bölümlendirip oluşturulan iki bölüme yedeklerimi aldım ben rehavetine kapılmayın.
- Belirli bir program çerçevesinde yedeklerinizi mutlaka güncelleyin.
- Yedekleme konusunu sadece bilgisayar olarak düşünmeyin. Telefon/tabletlerimizdeki veriler çok daha dramatik kayıplarla karşı karşıya kalmanıza sebep olabilir.
- Bulut servislerini gözden geçirin ve uygun şekilde mutlaka değerlendirin. Diğer taraftan tamamen onlara da bel bağlamayın. Ne olacağının hiç bir garantisi yok.
Ve elbette bana sorarsanız, özellikle fotoğraflara ekranınızdan bakmayın, mutlaka bastırın. Dijital fotoğrafın nimetlerinden biri de önemli/önemsiz ayrımına girmeden her şeyin fotoğrafını çeker olduk. Her şeyin fotoğrafını çekin ama mutlaka sizin için önemli olanları size bir şeyler hissettirenleri bastırın. Duvarınıza asmasanız bile elinize alıp bakmak size bambaşka şeyler hissetirecektir.
~
Ve son olarak sizlerin de başına böyle bir olay geldiyse lütfen yazın, yedeklemek konusunda neler yapıyorsunuz tecrübelerinizi paylaşın.