Hazır yazmak için fırsat bulmuşken, ne zamandır “Taslaklar”da bekleyen yazıları tamamlayayım dedim. Söz konusu çikolata olunca tabi nasıl oldu da bu kadar gecikti ben de bilmiyorum. Sanırım düşündüğümden de tembelim.
Beni tanıyanlar bilir, ciddi anlamda çikolata bağımlısıyım. Maalesef mi desem, ne mutlu mu desem bilemiyorum.
Ama tabi bu demek değildir ki böyle şarap tutkunları gibiyim. Öyle bir yudum/ısırık alıp tüm seceresini sayayım, yılını/markasını bileyim. Sadece yerim, yiyorum. Ha az çok iyisini kötüsünü ayırt ederim, o kadar. Hem ne önemi var ki? Mühim olan yemek ve o hazzı almak değil mi? Yıllarca annelerimiz kafalarımıza vura vura “Yemek ayrılmaz, ye bakayım o brokolileri de! Üzerine de şu pancarları ye, afferin.” diyerekten her türlü otu yedirmediler mi bize?
Sadece şarapçılara (böyle deyince de çok kaba duruyor ama, kusura bakmayın orijinali degüstatör imiş, yazması zor) değil, kahvecilere (yalnız bunların hepsi böyle söyleyince kötü geliyor kulağa) de acayip imreniyorum. Ben böyle önüme ne gelirse lıkır lıkır içerken onlar pekala aynı masada “Cafe Latte Macchiato de Espresso Con Panna da Crema da ha da neler neler” diye gayet güzel sipariş verebiliyorlar. Ben söylerken bile utanıyorum: “Kahve, sade” diyebiliyorum en fazla. Zaman zaman, deli cesareti, Guatemala Coffee veya aroması daha güzel diye Ethiopia Coffee isteyebiliyorum.
Hayır istiyorum da ne oluyor? Sanki Ethiopia diye Americano getirse aradaki farkı ayırt edebileceğim? Hatta şüphelenmiyor bile değilim. Pekala mutfakta bizle kafa bile buluyor olabilirler. “Şefim, 4 numaralı masa Guatemala istedi. Ver ordan bi sütlü kahvede götüreyim içsin, bünyesine az kalsiyum girsin.” diye bizle dalga geçiyor bile olabilirler.
Ki ilk filtre kahve tecrübem de çok acıdır, hala unutabilmiş değilim. ZevZek Forum zamanında, yanlış olmasın Rabia ile, Taksim’de buluşup bir kitapçının üst katında oturmuştuk. 2006 yılıydı herhalde. Kahve içeceğiz, menü geldi. Böyle isimlerine bakıyorum hepsi birbirinden güzel. “Beyaz İsviçre Çikolatalı”, “Fransız Vanilyalı”, “Duble Çikolatalı Portakal Parçacıklı” gibi uzayıp giden ve her biri “Beni al! Beni al!” diye bağıran bir menü. Ben tabi saf, daha önceden içtiği tek kahve, sabahları zorla içirilen süt tatlansın diye içine atılan bir kaşık Nescafe olan saf ama istekli bir genç. Sanıyorum ki bunların hepsi gerçek! Böyle sıcak çikolata gibi eritilmiş (ki o da yalan, biliyorum, biliyorum!) içecek; tatlı olacak. O halde diyerekten böyle kulağa hoş gelen birinin siparişini verdim. Sonuçta masaya şöyle bir şey getirip koydular:
French Press. Şimdi bir solukta söyleyebiliyorum adını. Ama o zaman sadece bön bön bakmıştım bu nedir ki diye? Ama diyorum, ben kahveyi süte tat versin diye içen bir insandım. Fransız mürebbiyelerle büyümedik ki her sabah frenç piresle hazırlanan kahvelerden içelim. Zaten beklediğim gibi bir şey gelmemiş yıkılmışım, yetmiyor bir de nasıl kullanılacağı konusunda en ufak bir fikrimin olmadığı bu cihazı önüme koymuşlar. Beklemek gerekiyormuş da bilmem ne. Bastım, doldurdum bardağa. Aldım bir yudum, almaz olaydım. Nerede o hoş beyaz çikolata esintileri de nerede bu acımtrak şey?
Neyse o kötü bir anıydı ve filtre kahve ile ilk buluşmamdı. Unutuyoruz.
Konumuza dönüyoruz.
Demem o ki kahve olayı gibi çikolatada da durum benzer. Arada bir bünyeye %99 kakao oranlı çikolata da almak lazım, biberlisini de denemek lazım. Her şeyin tadına bakacaksın. Ama yine de her daim ben çikolatada kakao ve sütün kardeşliğinden yanayım.
Geçenlerde Andrew Evans’ın bir yazısına denk geldim. İsviçre’yi ziyaret etmiş ve çikolatacılarla (bakın bu o kadar kötü durmadı sevgili kahveciler ve şarapçılar) konuşmuş, çikolata tadım turuna katılmış ve buradaki deneyimlerini yazmış. Benim gibi çikolata severlerin belki gözünden kaçmıştır diye paylaşmadan edemedim ve kendim için çıkardığım notları buradan paylaşayım dedim. Siz siz olun, bundan sonra o yediğiniz, yiyeceğiniz çikolataları hop diye ağzınıza atmayın. Bir elinize alın, bakın, koklayın. Zaten hep demişimdir: Haz almak için çikolata ile duygusal bağ kuracaksınız!
Önce bazı bilgilere bir göz atalım:
- Çikolata yerken yapılan en büyük hata, hemen çikolatayı ağza atmak. Önce bir güzel seyretmek ve koklamak gerekiyor.
- Bilinenin aksine çikolataı İsviçreliler değil de Maya’lar ilk olarak keşfetmiş. Ancak bizim bildiğimiz şekle/tada İsviçreliler getirmiş.
- İlk çikolatalar Maya’lar tarafından ilaç olarak kullanılıyormuş ve çocukların tüketmesi yasakmış.
- İsviçreliler yılda ortalama 11 kg ile Dünya’da en çok çikolata tüketen insanlarmış ve ayrıca her gün çikolata yiyorlarmış.
- Bitter çikolata için ideal kakao oranı %70-72 imiş. Vakti zamanında meraktan %99 kakao oranlı çikolata yemiştim ve boğazımın nasıl yandığını ben bilirim!
Ve gelelim çikolata yerken yapılması/dikkat edilmesi gerekenlere
- Çikolatayı hemen ağzımıza atmayıp önce bir seyrediyor, kokluyoruz güzel güzel. Misss gibi. Ohhh… Çekin, iyice içinize çekin. Hmmssstt… Ohh… Kokl…
- Önce ısınma turu olarak ufak bir ısırık alıyoruz çikolatadan ve dilimizin üzerinde gezdiriyoruz ve kendimizi hazırlıyoruz. Alın bakıyım küçük, hoş, içinizi ürperten bir ısırık. Ohh…
- Ve sonra asıl orgazmik o ısırık geliyor! Çikolatayı emerek ısırıyoruz; çikolatanın o dokusunu hissederek. Çikolatamız pürüzsüz mü yoksa hafif pütürlü mü? Tadı nasıl? Tatlı mı? Söyle! Tatlı di mi? Ohh…
- Öyle hemen acele edip geri kalanını hüp diye yutmuyoruz. Bi sakin ol! Biraz bekleyip iyice tadını alıyoruz. İyi çikolatalar bir kaç saniye sonra asıl tadını damağımızda bırakıyor. Ohh…
- Aynı anda/zamanda 4-5 çeşitten fazla çikolata yememeye dikkat ediyoruz. Yoksa tad alma duyularımız aşırı yükleniyor ve aldığımız alacağımız zevk kayboluyor. Tabiri caizse bir çuvalı inciri… Neyse. Az yiyoruz, önümüzden alan yok.
- Çok yoğun çikolata veya çikolata toplarından yiyorsak bir oturuşta eğer bu sayı 2-3’ü geçmemeli. Niye? Çünkü hayvanlığın lüzumu yok afedersiniz!
- Çikolata topu veya çikolata barlarından yiyorsak önce hafif tatlı olan bölümden başlayıp yoğun tatlara doğru geçiş yapmalıyız.
- Ve mutlaka farklı türden çikolatalar yemeden önce bir bardak/yudum su ile ağzımızı temizliyoruz. Yine az önce belirttiğimiz gibi bu işlemi iki farklı çikolata arasında yapıyoruz. İki ısırık arasında yapıp yine aynı incir çuvalı mevzusuna dönmüyoruz.
Durum böyle işte. Afiyet olsun!
Görseller: Funny Young Chef / Google Images