Memento Park.
1956 yılında başlayan devrimle ve daha sonra 1989 yılında çöken Komünist rejimle birlikte eski Budapeşte’nin çeşitli bölgelerinde yer alan ve Komünizm dönemine ait olan heykeller önce yıkılmış/çöpe atılmış daha sonra da toplanarak şehir merkezinden yaklaşık 25 km mesafede, Budapeşte’nin hemen dışında oluşturulan bu açık hava müzesi/parkında bir araya getirilmiş ve tarih severlerin hizmetine sunulmuş.
Macarca “Szobor Park” olarak adlandırılan bu heykel parkını Türkçe açılımıyla “Sovyet Rejiminden Kalan Heykellerden Oluşturulmuş Park” şeklinde ifade etmek yanlış olmaz sanırım.
Lonely Planet ise çok daha enteresan bir tanımlama yapmış ve parkı “Sosyalist Disneyland” olarak tanımlamış.
~
Nasıl gidilir?
Diğer gezilecek yerlerin aksine Memento Park’a ulaşım bir parça daha zahmetli. Zira kendisi Budapeşte’nin hemen dışında, merkeze yaklaşık 25 km uzaklıkta yer alıyor.
~
Eğer özel araçla gitmiyorsanız, parka ulaşım için iki alternatifiniz var:
- Deák Tér’den günün belli saatlerinde kalkan ve direkt olarak Memento Park’ına giden özel servisler var. Yaklaşık 30 dakikalık bir yolculukla parka ulaşabiliyorsunuz. Geriye dönmeden önce de parkta 1 saat 30 dakikalık geçirebileceğiniz bir zamanınız var. Toplamda iki buçuk saatlik bu turun ücreti –giriş bileti dahil– 4900 Ft (~ 38 TL – Normal) ile 3500 Ft (~ 27 TL – Öğrenci) arasında değişmektedir. Güncel tarifelere Memento Park’ın web sayfasından ulaşabilirsiniz.
- Daha ekonomik olan ikinci yol ise toplu taşımayla mümkün oluyor. Ehh tabi “Ucuz etin yahnisi yavan olur.” misali biraz daha zahmetli bir yolculuk oluyor. Bu yöntemde de iki alternatif karşınıza çıkıyor:
- Öncelikle Tramvay No: 4 – 18 – 41 – 47 veya 61 ile Fehérvári út – Bocskai út otobüs durağına gidiyorsunuz. Daha sonra Fehérvári út – Bocskai út (Allee Alışveriş Merkezi) köşesinden kalkan 150 numaralı otobüse binerek parka ulaşabiliyorsunuz.
- Veya, Tramvay No: 19, 49 veya Otobüs No: 7E – 173E seçeneklerinden biriyle Kelenföldi Pályaudvar otobüs durağına ulaşıyorsunuz. Buradan Volánbusz Durağı’ndaki 7 ve 8 nolu peronlardan Diósd-Érd’e giden otobüslerden birine binerek hemen parkın önünde inip parka ulaşabiliyorsunuz.
Veya benim gibi yapıp bisiklet ile yaklaşık 45 dakikalık bir yolculukla parka gidebilirsiniz.
Üstelik güzel bir havada etrafı görerek, gezerek seyahat etmiş olursunuz.
~
Gerçi benim gidişim de kör uçuş misali oldu. Haritasız, “Burası mı acaba, yoksa şuradan mı?” diye diye epey aradım. Tam yok herhalde bulamayacağım diyerek geri dönecekken böyle kocaman heykellerle oluşturulmuş bir park için ufacık sayılabilecek tabelasını görünce rahat bir nefes aldım.
~
Parka vardık, peki ya sonra?
Eğer ki parkın kendi servisleri ile geldiyseniz endişelenmenize gerek yok. Zira gidiş-dönüş ücreti olarak ödediğiniz 4900 Ft (Normal) / 3500 Ft (Öğrenci) içinde, parka giriş ücreti de var. Direkt parka girebilirsiniz.
Kendi imkanlarınızla geldiyseniz eğer, bu durumda
- Normal: 1500 Ft (~ 12 TL)
- Öğrenci: 1000 Ft (~ 8 TL) (ISIC, IYT, ITIC kartları geçerli)
> Dilerseniz kişi başı 1200 Ft (~ 10 TL) ödeyerek parkı rehber eşliğinde –İngilizce anlatımlı– gezebilirsiniz.
> Eğer rehbere para vermek istemiyor ama yine de heykeller hakkında daha detaylı bilgi almak istiyorsanız girişteki bilet satış yerinden 600 Ft (~ 5 TL) ödeyerek rehber kitapçık alabilir ve parkı bununla gezebilirsiniz. Bu kitapçık içinde heykellerle ilgili tüm bilgiler yer alıyor. Veya şu adresten gitmeden önce ve/veya sonra heykellerle ilgili bilgi alabilirsiniz.
> Parkın kesin bir kapanma saati yok. Sabah saat 10:00’da açılan park, hava kararana kadar açık.
Adres: 1223 Budapest Balatoni road – Szabadkai Street Corner – HUNGARY
Telefon: +36 (1) 424 75 00
Geziniz bittikten sonra parktan ayrılmadan önce hediyelik eşyalara da göz atmadan geçmeyin derim. Solda da görebileceğiniz eski radyodan gün boyu dönemin Komünist müzikleri çalıyor. Zaten kapıdan içeriye girer girmez müzikle birlikte siz de havaya giriyorsunuz.
~
Burada, ironik bir şekilde, Sovyet rejimine dair hemen hemen her türlü hediyelik eşyayı bulabilirsiniz.
- T-shirtler,
- Üzerinde çekiç ve orak şekli olan küçük şişeler,
- Komünist müziklerinin bulunduğu CD’ler,
- Kartpostallar,
- Çeşitli posterler,
- Çeşitli rozet, bayrak, vb.
- Neredeyse orijinal denilebilecek eski Sovyet pasaportu,
~
Kısaca aklınıza ne geliyorsa her şey burada mevcut.
En ilginç hediyelik eşya da üzerinde Lenin’in fotoğrafı bulunan “Komünizmin Son Nefesi” kutusu olsa gerek. Tam emin değilim ama sanırım yıllardır “Hava satalım abi!” olayını gerçekleştirmişler ve sembolik olarak hava satıyorlar.
Ben kendi payıma düşeni aldım. Gayet yaratıcı hazırlandığını düşündüğüm 6 adet kartpostal aldım. Merak edenler için kartpostalların hikayeleri de şurada.
~
Öncesi ve sonrasını anlattıktan sonra gel gelelim parkı gezmeye. Elimizde üstten fotoğraf çekme imkanı olmadığı için aldığım kartpostallardan birinden görünüşünü paylaşayım.
~
Aslında bir saniye duralım burada. Parkı gezmeye başlamadan önce ilgimi çeken ve çok beğendiğim ufak bir detaydan daha bahsedeyim önce: Memento Park’ının Sosyal Medyayı Kullanımı.
İçeriye girmeden önce aldığınız biletin arka yüzünde üç adet QR kodu var. Telefonlarınıza bu kodları okuttuğunuz takdirde Memento Park’ın web sitesine, Park’ın Facebook sayfasına veya Park’ın FourSquare sayfasına ulaşabilirsiniz.
~
Sadece bilet de değil. Girişte (aslında çıkışta) bir de tabela var. Burada da yine Memento Park’ın Facebook sayfası, FourSquare sayfası ve bu sefer farklı olarak TripAdvisor sayfasının bağlantılarını içeren 3 farklı QR kodu var.
~
Sizden istedikleri de çok fazla bir şey değil. Eğer ki gezinizden keyif aldıysanız sayfalarını beğenmeniz, olumlu/olumsuz yorumunuzu yapmanız ve fotoğraf çektiyseniz eğer dilerseniz bunları paylaşmanız. Ki Komünist sistemi düşündüğümüzde bu durum da ayrı bir ironi.
Ve üstelik, gerçekten de bu sayfaları takip edip ziyaretçilerle etkileşimde bulunuyorlar. Paylaşılan fotoğraflar aynı zamanda parkın web sayfasında yayınlanıyor. Gönderdiğiniz olumsuz eleştirilerle ilgili olarak sizinle irtibata geçilip bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Gerçekten bu yönünü çok beğendim. Şu ana kadar sosyal medyanın kullanımına dair gördüğüm en iyi örneklerden biriydi.
~
Evet. Biletimizi aldık, hazırız ve artık parkı ziyaret edebiliriz.
~
Park (belki de Açık Hava Müzesi demek daha doğru olur), Budapeşte’nin 22. bölgesinde yer alıyor. Budapeşte’nin hemen dışında, merkeze yaklaşık 25 km mesafede, 7 numaralı otoyol olan Balatoni Yolu üzerinde bulunuyor.
Park, Macaristan’da 1949-1989 yılları arasında yaşanan Komünist rejim dönemi anısına 29 Haziran 1993 yılında, Sovyet güçlerinin Macaristan topraklarından tamamen atılmasının ikinci yıldönümünde büyük bir törenle açılmış. Parkta Lenin, Marx, Engels, Béla Kun ve diğer bir çok Macar Komünist liderlerinin heykelleri ve işlemeli plakaları bulunuyor. Bir dönem haklarında kesinlikle konuşulması yasaklanmış olan Komünist rejimin bu üst düzey liderlerinin artık heykellerini ziyaret edebilmek mümkün.
1989 yılında Komünist rejimin çökmesi sonucunda bir çok eser yerinde sökülmüş, yıkılmış ve atılmış. Daha sonra bu eserler toplanarak, bugünkü yerinde, Budapeşte’nin hemen dışında bu açık hava müzesi oluşturulmuş ve eserler burada sergilenmeye başlanmış. Özellikle tarihle yakından ilgilenenler için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir yer burası. Sovyet sisteminin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu gözler önüne sermek için yapıldığı belli olan devasa boyutlardaki heykelleri görerek ve okuyarak Demir Perde‘nin karanlık yüzüne ışık tutan bir çok detayı, bilgiyi burada bulabilmek mümkün.
~
1993 yılında açılan parka 2006 yılında yani Macar Devrimi’nin 50. yılında Ákos Eleőd tarafından devrim sırasında yıkılan Dózsa György’deki Stalin heykelinden geriye kalan kırılmış bronz botlarının birebir ölçekli kopyası yapılarak parkta sergilenmeye başlamış. Stalin’in sergilenen bu botları Komünist rejim sırasındaki baskıyı sembolize ediyormuş. Zaten yanına gidip de devasa boyutlarını görünce insan kendini ufacık hissediyor.
2007 yılında ise içerisinde sergi salonu ve film gösterim salonu bulunan bir baraka da hizmete açılmış.
~
Temel olarak parkı 5 ana bölümde gezmek mümkün.
Heykel Parkı
1945-1989 yılları arasını kapsayan Komünist rejime dair 42 farklı heykel ve/veya plaka Memento Park’ta sergileniyor.
İçerideki heykellerin listesine şuradan ulaşabilirsiniz. Gönül elbette istiyor ki burada tüm heykellerin fotoğarflarını paylaşıp altına bir şeyler yazayım. Ama muhtemelen ne siz okuyacaksınız ne de ben hepsini yazabilecek kadar zaman bulabileceğim. O yüzden şimdilik sadece bazı fotoğraflar ve ufak tefek notlar paylaşmak istiyorum. En güzeli parka gidip dokunmanız, incelemeniz ve kendi gözlerinizle görmeniz.
Giriş kapısıyla ilgili bir detay bulamadım maalesef, yazılar neyi ifade ediyor bilmiyorum.
~
Hemen girişte kapısının solunda yer alan ve Pátzay Pál tarafından 1965 yılında yapılmış “Vladimir Lenin“in bronz heykeli, tüm heybetiyle sizi karşılıyor. Heykel, Városliget’in (Şehir Parkı’nın) yakınında bulunan Felvonulási tér’den sökülmüş.
~
Kapının sağında ise Segesdi György tarafından 1971 yılında yapılmış “Karl Marx ve Friedrich Engels“in Mauthausen‘ten getirtilmiş granit ile yapılan heykelleri bulunuyor. Heykeller, Jászai Mari tér’den sökülmüş.
~
Kapıdan girip de arkamıza dönüp baktığımızda karşımızda şöyle güzel bir görüntü oluyor.
~
~
~
~
~
~
~
~
Aslında heykellerin, anıtların her birinin başlı başına anlatmak istedikleri hikayeler var ve bu hikayelerin her biri tek başına birer konu. Belki zaman içinde her biri için ayrı ayrı başlıklar da açabilirim. Şimdilik daha fazla kafa şişirmeden, geri kalan heykellerin bir bölümünün sadece fotoğraflarını paylaşmak istiyorum. Detaylı bilgi almak istediğiniz bir konu olursa, mesaj atabilirsiniz. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.
~
Ve son olarak bir otoportre ile tamamlamak istiyorum 1 saatlik ziyaretimi.
~
Stalin’in Botları
Orijinali 8 metre yüksekliğinde olan Sovyet Partisi Genel Sekreteri ve Generali Stalin’in heykeli 23 Ekim 1956 yılında, Macar Devrimi esnasında dizlerinin hemen altından kesilerek yıkılmış. Geriye kalan bölümü ise diktatörlüğü hatırlatıcı bir “anı” olarak geride bırakılmış. İşte bırakılan bu bölümün bire bir kopyasını da parkta görebilmek, yakından inceleyebilmek mümkün. Uzaktan küçücükmüş gibi görünse de yanına gidince aslında ne kadar devasa boyutlarda olduğunu anlıyorsunuz.
~
Efsanevi Otomobil Trabant
Efsanevi Doğu Alman yapımı otomobil: Trabant. Çürümüş hali de olsa orijinal bir kopyası hemen girişte sizi karşılıyor. 1957 yılında üretimine başlanan ve zamanında sosyalist rejimin sembolü olan otomobilin gıcır gıcır, çalışan modellerine günümüzde Macaristan sokaklarında rastlamak mümkün. Ne zaman, hangi köşe başından dönerek karşınıza çıkacağı hiç belli olmaz. Zira park gezisi sonunda eve dönerken, evin yakınlarındaki alışveriş merkezinin hemen önünde çalışır vaziyette rast geldim; enteresan oldu.
~
Barakada Yer Alan Sergi
Barakadaki sergide, 1956 Macar Devrimi’nden başlayarak 1989-1990 yılları arasında Sovyet rejimin çöküşüne kadar geçen süre içerisinde özgürlük için mücadele eden insanların hayatlarından, ajanların yaşantısından çeşitli fotoğraflar ve detaylı yazılarla söz ediliyor. Ayrıca içeride yine Stalin’in botlarının birebir ölçekli kopyasını da yakından görebilmeniz mümkün. Ben burayı şans eseri, tam toparlanıp yola çıkarken gördüm. Hemen parkın girişinin karşısında, Stalin’in botlarını sergilendiği alanın solunda yer alıyor, kaçırmayın.
~ Bir Ajanın Hayatı (The Life of an Agent) Belgeseli
Baraka içerisinde yer alan salonda, 2004 yapımı, yönetmenliğini Gábor Zsigmond Papp‘ın üstlendiği “Bir Ajanın Hayatı” isimli belgesel İngilzce altyazı ile gösteriliyor. Belgeselde “Böcek adı verilen cihazları saklama, Ev arama yöntemleri, Asker toplama ve Etkili istihbarat teknikleri” konularına değiniliyor ve bir ajanın nasıl eğitildiği birinci ağızdan anlatılıyor. Salonda belgeseli seyredebileceğiniz gibi dilerseniz DVD’sini de satın alabiliyorsunuz.
~
Parkı yaklaşık 1 saat boyunca gezip fotoğraf çektim. Dönüşten hemen önce toparlanmadan önce enerji versin diye ağzıma iki parça Oreo attım. Malum bisküvi oldukça kıymetli. Bir oturuşta bir paket yiyemiyoruz. Yola çıkmadan önce de yanıma 1 adet 4’lü paket almıştım. İkisini gidişte, ikisini de dönüşte yiyecektim.
~
Dönüşü –tahmin edilebileceği üzere– yine bisikletle yaptım. Neyse ki “Her çıkışın bir inişi vardır.” da gayet güzel, sallana sallana, Háros utca’nın birbirinden güzel evlerinin fotoğraflarını çekip keyfini çıkararak bir solukta indim.
~
Parka giderken anayolu kullanmıştım. Dönüşte ise Tuna Nehri’nin hemen kıyısıdan devam eden çok güzel bir yürüyüş ve bisiklet yolu buldum. Yol oldukça da kalabalıktı. Yürüyenler, koşanlar, bisiklet sürenler. Havalar açtıktan sonra gelip zaman geçirmek için gayet güzel bir yola benziyor; bakalım artık.
~
Oldukça uzun bir yazı oldu ama bu sefer paylaşacak çok şey vardı. Paylaşacak bir çok fotoğraf, anlatacak bir çok hikaye eksik kaldı; ben de farkındayım. İnşallah ilerleyen günlerde hem bu konuyu güncelleyeceğim hem de eimden geldiğince daha detaylı olarak her bir heykelle ilgili bir şeyler yazacağım.
~
İlgili döneme çok aşına değilim. Elimden geldiğince farklı kaynaklara göz atıp bilgileri derlemeye çalıştım. Bu yüzden ifadelerimde bir hata varsa lütfen kusura bakmayın. Ve lütfen yorumlarınızla eksik/hatalı olan bilgileri düzeltmem konusunda yardımcı olmaktan çekinmeyin.
Bol keyifli geziler.
sovyet pasaportu almadım deme sakın
Şimdi sen böyle ifade edince çok kötü bir şey yap(ma)mışım gibi hissettim. Neyse ki müze yakında, hala ikinci bir şansım daha var!