Bu aralar Hüseyin ve Emrah feci halde balık tutma olayına sarmış haldeler. Ben de ilk etapta onlara uymadım değil. Hatta öyle bir noktaya geldi ki nasıl olduğunu anlamadan kendime bir olta bile almış bulundum. Önce istavrit ile başlayan serüven sonradan levrek, barbun, mavruş ile düzenli olarak devam etti. Balık tutmaktan ziyade anladığım kadarıyla süreç keyif vermekte. Zira saatler boyunca bekleyip el boş denizden dönerken insan neden gülsün?
İşte böyle bir akşamın dönüşünde bulduk Yakamoz Balık ve Köfte‘yi. Ellerimiz ve sepetlerimiz boş balıktan dönerken karınların acıktığını farkedip Akçaabat’a doğru yola çıktık. İlk olarak niyetimiz Çağla Köfte‘ye gidip haşlama içmekti veya yemekti, artık nasıl ifade etmek gerekirse. Oldukça uzun zamandır da uğramamıştık. Fakat konuştukça anlaşıldı ki kimsenin canı haşlama çekmiyordu. Balığa gitmiştik, tüm planlar da balık üzerineydi. Hal böyle olunca saat geceyi dönmek üzere de olsa yeni bir arayışa koyulduk. Akçaabat’a girmeden geriye döndük. Bu sefer bir değişiklik yapıp alternatiflere şans verecektik. Yolda bulduğumuz ilk yere girecektik. Hemen Akçaabat’ın girişince yer alan bir yeri denedik. Henüz kapanmamış olmasına rağmen balıkları tükenmişti. Yolumuza devam ettiğimizde şansımıza Yakamoz çıktı.
Tecrübelerle yerini iyice sağlamlaştırdığım bir söylem(im) vardır: “Salaş her daim iyidir.” Bir mekan salaşsa yemekleri mutlaka lezzetlidir. Tıpkı kamyoncu duraklarında her zaman lezzetli, bol kepçe yemek bulabileceğiniz gibi. Yakamoz da dışarıdan -ve hatta içeriden- tam olarak böyle bir mekan. Herhangi bir özelliği, çekici bir tarafı olmayan sıradan bir lokanta. Görüntü yok, ama ses var. Yemek yedikçe keyiften çıkartılan sesler var.
Madem geldik, ustanın tüm yemeklerine bir şans verelim diyerek ortaya istavrit tava, tirsi, çupra ve levrek buğulama söyledik. Levrek buğulama konusunda daha önceden “Nerede Yenir?” listemin başına Ayris Balık Lokantası‘nı eklemiştim. Tadına bakar bakmak Yakamoz’u da hemen bu listenin başına alıyor. İkisini de en üst sıraya yerleştiriyorum çünkü yemekleri farklı. Evet ikisinin de adı levrek buğulama ama tadları, yapılışları ve sunumları bambaşka. Yakamoz’un güzelliği acı tadında. Balığın içine eklenmiş bir iki parça hafif acılı yeşil biberler balığı daha da lezzetlendirmiş. Acı biberin yarattığı daha da yeme isteği balığı daha da lezzetlendirmekte. Sadece levrek değil aynı şekilde istavrit tava ve tirsi de oldukça lezzetli ve başarılıydı. Yemekten önce gelen salata taptaze ve lezzetliyken yemekten sonra gelen tatlının tadı ise ayrı bir güzeldi. Bir çok “gösterişli” mekanın aksine bu mütevazi lokanta gösterişini sofrada yapmakta. Farklı zamanlarda ikram edilen ev yapımı baklavası ve burmalısı (fs) yemeğin üzerine çok iyi gelmekte.
Farklı bir yer, farklı tat arayanlar için, sessiz sakin bir yer olsun diyenler için güzel bir mekan Yakamoz. Hem biliyorsunuz ki denemekten zarar gelmez.