Takip ettiğim rotanın devamını görebiliyorum. Yaklaşık 100 metre sonra hafifçe sola kıvrılan rota biraz sonra kesken bir dönüşle sağa doğru devam ederek görüşümden çıkıyor. Adımlarımı hızlandırıyorum. Köşeye geldiğimde sağa doğru dönüyorum. Güneş tam karşıdan vuruyor, gözlerimi kamaştırıyor. Henüz yorgunluk belirtilerim başlamadı. Ancak tepedeki güneş ve yakıcı sıcak biraz sonra olacakların habercisi. Terden sırtıma yapışmaya başlayan çanta gittikçe ağırlaşıyor. Her adımda biraz daha yükseliyorum. Dikkat ettiğimde, hava azalan oksijen miktarını, etkilerini hissedebiliyorum. Soluk alıp vermem hızlanıyor. Bir taraftan da susadığımı hissediyorum.
Sabah erken saatlerde yola çıkmama rağmen zirveye ulaşmam öğle saatlerini buluyor. Saat 11:45’te zirveye ulaşıyorum. Macaristan’ın en yüksek noktasında, Kékes Dağı’nın zirvesinde duruyor, nefesimi düzene sokmaya çalışıyorum.
~
Kékes Dağı, 1014 metrelik zirvesi ile Macaristan’ın en yüksek, Avrupa’nın 35., dünyanın ise 170. yüksek dağı.
~
Kék kelimesi Macarca’da mavi anlamına geliyor. Uzaktan bakıldığında mavimtrak olan renginden dolayı da Kékes adı verilen dağ, Macaristan’ın Heves bölgesinde yer alan Mátra’nın bir kasabası olan Gyöngyös’ün Kuzey-Doğu’sunda yer alıyor ve yaklaşık 12 km’lik bir alana yayılıyor. Balaton Gölü ve Tuna Nehri’nden sonra dağ Macaristan’ın en çok turist çeken yerlerinden birisi.
~
Eh artık tahmin etmişsinizdir ilk paragraftaki gibi dramatik bir tırmanış olmadığını. Ve biraz sonra göreceğiniz fotoğraflarla birlikte bunun aslında bir tırmanış olmadığını da anlayacaksınız.
Tam olarak ne zaman, nereden aklıma geldi fikir hatırlamıyorum. Bir bakayım şu Macaristan’ın en yüksek noktası nedir, neresidir diye araştırınca Kékes Dağı ile ilgili bilgilere ulaştım. Zaten yanımda uzun süreli bir tırmanış için, daha da doğrusu herhangi bir tırmanış için malzeme yoktu. Ama araştırınca gördüm ki zaten Kékes de böyle bir yer/dağ değildi.
Kékes, kışın sahip olduğu çeşitli pistlerle kayak merkezi olarak insanları kendine çekerken yazları da yürüyüş için, piknik için ve hatta Macaristan’ın en yüksek noktasında durabilmek için insanları, turistleri kendine çekiyor.
~
Dağ, Macaristan’ın kuzeydoğusunda, Çek Cumhuriyeti sınırına yakın bir yerde bulunuyor (47° 52′ 21” N; 20° 0′ 31” E). Budapeşte’ye de yaklaşık 100 km mesafede. Her gün direkt Budapeşte’den dağın zirvesine giden Volanbusz firmasının otobüsleri var. Birisi sabah 9:30’da, diğeri ise 14:30’da Stadion Otobüs Terminali’nden kalkıyor ve yaklaşık 2 saatlik bir yolculuk sonrası Kékestető’ye ulaşıyor.
~
Kékestető, tam zirvesinde çeşitli radyo/TV istasyonları mevcut olan insanların piknik yapabildiği, çeşitli kafe ve restoranların yer aldığı, kışın bünyesinde kayak pistleri barındıran bir doğa alanı.
~
Zirveye ulaşmak için çeşitli alternatifler mevcut. Benim gibi Budapeşte’den otobüse binip hemen hemen zirvede inip başarıyla ve gururla zirvede fotoğraf çektirip gerisin geriye otobüsle dönebilirsiniz.
~
Hep söylenilen bir şey vardır. “Dağları yüksekliğine göre yargılamayın, kolay dağ yoktur.” Şimdi eminim ki 1014 metrelik yüksekliğini duyan herkes kıs kıs gülüyordur; gülmeyin. Her dağ gibi Kékes’in de kendine has zorlukları var. Mesela Budapeşte’den sıcakta bindiğiniz otobüste geçen 2 saatlik yolculuk gerçekten yorucu ve zorlu.
Hele ki benim gibi öğrenci bileti alabilmek için bir öğrenci belgesine ihtiyaç duyuyorsanız ve belgenizin de son günü bugün ise. Anlamamış gibi yapıp dil bilmeyen şoförün size acıyıp öğrenci bileti vermesine ikna etmek gayet fiziki olarak zorlu bir süreçti. Keza “Hadi gelişi hallettik, acaba dönüşte ne yapacağım?” endişesiyle tırmanışı gerçekleştirmek de zihinsel zorluk tarafını oluşturuyordu. Anlayacağınız Kékes Dağı hem fiziksel hem zihinsel oldukça yorucu/zorlu bir tırmanışı bünyesinde barındırıyordu benim için.
~
Bu arada zirve dediğime de bakmayın. Şöyle bir anıttan ibaret kendisi ki neredeyse bulamıyor/göremiyordum.
~
Benim şansımdan…
Ne zamandır gelmeyi erteliyordum. Vakti zamanında Hulusi’ye bahsettiğimde O’nu beklememi, birlikte gidebileceğimizi söylemişti; gelemedi.
Az önce de bahsettim ya.
Ben de öğrenci belgemin son gününde gideyim dedim.
Aslında ben 16’sına kadar geçerli sanıyordum ve 16’sı Pazar gününe denk geliyordu. Cumartesi günü kalktım erkenden. Tıpkı bundan önce onlarca defa olduğu gibi yatakta kendimle mücadele ettim “Gitsem mi gitmesem mi?” diye derken yataktan fırladım. Daha önce gideceğim diye yola çıkıp geç kaldığımdan Szentendre’ye gitmiştim.
Bu sefer azmettim gittim.
Normalde 2160 Ft (~16 TL) olan tek yön bileti öğrenci indirimiyle yarı fiyatına geliyor. Elimdeki belgeye güvendim. Meğerse onun geçerlilik tarihi 15’inde (bugün) doluyormuş. Hem giderken hem de dönerken şoförler biraz mırın kırın etti ama safa yatıp atlattık.
Daha önceden fotoğraflarına bakmıştım. Taş kuleyi ve zirve taşını görmüştüm.
Gittiğimde etraf ana-baba günüydü. Bir koşu düzenlenecekmiş. Ben hedefimi taş kuleye çevirmiştim; zirve taşı orada diye zannederek. Geçişler kapalı olunca gidemedim. Tam arkamı döndüm ki yaşlı bir çift fotoğraf çektirmeye çalışıyor. O esnada gördüm ben de zirveyi. Bildiğin dağın zirvesini bulamıyordum!
~
~
Burası aynı zamanda hafta sonları insanların akın ettiği, yürüdüğü, piknik yaptığı bir bölge; Macaristan’ın arka bahçesi.
~
~