İtalya’ya gidince “Mutlaka gör!” denilen yerlerin başında gelir Pisa. Kendi küçücük olan bu şehir dünyanın dört bir tarafından büyük bir merakla gelen insanları kucaklar ve şehrin tam kalbinde yer alan Mucizeler Meydanı’nda ağırlar.
~
Pisa, İtalya’nın kuzeyinde, Toskana bölgesinde yer alan küçük bir şehir. Ünü, eminim ki biliyorsunuzdur, meşhur Eğik Kulesi’nden gelmektedir. Şehrin kalbini –bence– içerisinde katedral, vaftizhane ve eğik kuleyi barındıran Mucizeler Meydanı (Piazza dei Miracolide) oluşturmaktadır. Bu yüzden aslında Pisa’dan söz etmek demek bu meydandan söz etmek demektir.
Dünyaca ünlü Pisa Kulesi, 1090 yılında tamamlanan katedral için çan kulesi olarak inşaa edilmiş. İnşaat 1173 yılında tamamlanmış ve o tarihten itibaren de hiç vakit kaybetmeden güneye doğru eğilmeye başlamış. Bu eğilme artık öyle bir noktaya gelmiş ki kule neredeyse yıkılacakmış. 1987 yılında Mucizeler Meydanı’nı bünyesinde barındıran bu bölge, Piazza del Duomo, UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’ne alınmış. 1990 yılında başlatılan ve yaklaşık 10 yıl süren çalışmayla da kulenin yumuşak zemini 50 cm kadar düzleştirilmiş. Böylece kule yıkılmaktan kurtulmuş, ziyarete açılmış ve eğik duran haliyle popüler olmuş.
~
İtalya’ya gitmiş olun veya olmayın. Adım gibi eminim Pisa Kulesi’ni duymuşsunuzdur. Yıllarca fotoğraflarına hayran hayran bakıp “Nasıl duruyor o kule öyle acaba?” diye düşünmüşsünüzdür. Günümüzde bir akım halini gelen turistik fotoğraf çekimlerinin ilham kaynağı da Pisa’yı düşmekten kurtarmaya çalışan insanlar olsa gerek.
~
İtalya’ya gelen turistlerin hemen hemen hepsinin uğrak yerlerinden biridir Pisa. Özellikle Floransa’ya olan yakınlığı (yaklaşık 80 km), ucuz ulaşım yöntemleri de burayı ziyaret etmeyi elzem hale getirmiştir.
Genelde Pisa, Floransa’ya gidenler için günübirlik gezi amaçlı ziyaret edilen bir şehir, bir ara durak olarak görülüyor; ne kadar da yanlış. Zira konumu itibariyle aslında bir kaç gün kalınması gereken bir yer. Nitekim Floransa’dan daha güzel ve ziyaret edilesi bir yer varsa o da hemen Pisa’nın yanı başında yer alan ve Beş Köy anlamına gelen Cinque Terre‘dir. Pisanın kuzeyinde, yaklaşık 100 km mesafedeki bu köyleri görmeden dönmemek gerekiyor.
Bu ziyaretimizde zaman sıkıntısı dolayısıyla ne Pisa’da ne de Floransa’da kalabildik. Biz şimdilik sadece planı yapabildik. Siz bizim gibi fırsatı kaçırmayın. Eğer yolunuz buralara düşerse Floransa’da kalmakla zaman kaybetmeyin. Hem Floransa’ya hem de Cinque Terre’ye bir adım mesafedeki Pisa’da konaklayıp her iki şehri de doyasıya gezerek dönün.
Konaklama kısmı işin en kolay ama aslında en zor kısmı. Otel bulmak elbette ki oldukça kolay. Önemli olan, seyahat bütçesini en verimli şekilde kullanabilmek, kaliteden ödün vermeden en uygun fiyatlı oteli bulabilmek. Bu noktada ben Trivago‘yu kullanmanızı tavsiye ederim. Trivago aracılığıyla tek bir noktadan neredeyse tüm otel rezervasyon sitelerinin fiyatlarını görüp tek bir noktadan kıyaslama, daha önceden buralarda kalmış kişilerin yorumlarını okuyup fikir edinebilirsiniz. Böylece fiyat/kalite olarak en uygun konaklama seçeneğini bulup konaklama bütçenizden arttıracağınız parayla bol bol makarna/pizza yiyebilirsiniz.
~
Ekonomik tercihler sadece konaklama için değil ulaşım için de geçerli elbette. Pisa’ya oldukça ekonomik bir şekilde iki farklı yolla gidebilirsiniz. Her iki yolun başlangıcı Floransa’nın merkezinde yer alan Tren İstasyonu’dur. Dilerseniz tren konforuyla yaklaşık 8 Avro’luk bir ücretle yaklaşık 50 dakika süren bir yolculukla Pisa’ya gidersiniz dilerseniz de –bizim de kullandığımız yol olan– otobüsü tercih edersiniz. Otobüs yolculuğu bir parça daha uzun sürmesine rağmen (yaklaşık 1 saat 20 dakika) 5 Avro’luk fiyatıyla daha ucuz bir alternatif.
Floransa Tren İstasyonu’ndan kalkan otobüsler sizi Pisa Havalimanı’na kadar götürüyor. Burada otobüste indiğiniz an yerel belediye otobüslerine binip 1.5 Avro karşılığında Mucizeler Meydanı’nın kapısına kadar gidebiliyorsunuz.
~
İtalya’yı gezerken beni en heyecanlandıran yapılardan biriydi Pisa Kulesi. Otobüsten indiğimiz an kendimizi Mucizeler Meydanı’nın girişinde bulduk.
Kuleyle ilk o an göz göze geldik ve içimde sebebini bilmediğim bir kıpırtı hissettirdi. Öncesinde ve sonrasında farklı şehirler gezmeme, yıllarca fotoğraflarına bakmış olmama rağmen nedendir bilmiyorum Pisa’nın yaptığı etkiyi hiç biri yapamadı.
Kapıdan içeri girdiğiniz an kendinizi Mucizeler Meydanında buluyorsunuz. Vaftizhane, Katedral ve Kule yemyeşil çimenlerin arasından bembeyaz kütleleriyle sizi karşılıyor.
Meydanın atmosferi o kadar enteresan ki. Kapının dışı ile içi arasında inanılmaz bir fark var. Kimileri için şanssızlık gelebilir ama bana göre havanın gri bulutlarla kaplı olması bir şanstı. Belki de içimi bu kadar kıpır kıpır yapan da havanın bu kasvetli haliydi. Gerçeküstü bir görüntü kazandırmıştı Mucizeler Meydanı’na.
~
Vaftizhane (Baptisterio) ve Pisa Katedrali’ne (Duomo di Pisa) şöyle bir göz ucuyla bakıp asıl hedefimize doğru hızlı adımlarla ilerledik. Buraya O’nun için gelmiştik!~
Ve işte oradaydı. Tam karşımızda tüm boynu büküklüğüyle duruyordu.
Beklediğimden de muhteşem, heybetliydi. Fotoğraflardan defalarca eğikliğini görmüştük, az çok tahmin ediyorduk ama bu kadar olacağını kesinlikle düşünmemiştik. Nitekim bakınca gerçekten insan merak ediyor nasıl devrilmiyor acaba diye?
2000 yılında tamamlanan düzleştirme çalışması sonucunda kulenin eğimi nispeten durdurulmuş. Şu an için 5.5 derecelik bir eğime sahip olan kule, her yıl milimetrenin onda yedisi kadar eğilmeye devam ediyor(muş). 5.5 derece kulağa çok büyük gelmese de kulenin güney ucuyla kulenin tabanı arasında yaklaşık 4 metrelik bir mesafe oluşturacak kadar eğik olduğunu söyleyince sanırım gerçekler daha anlaşılır oluyor.
~
Yıllarca düşmesin diye kuleyi tutmaya çalışan insanlar gördük.
Bu azmin, bu çabanın sebebini kuleyi canlı canlı görünce daha iyi anlıyorsunuz. Zaten kulenin o halini görünce insan panik olup “Dur düşmesin de tutayım, destek olayım.” diyor istemsizce. Biz de üzerimize düşen vazifeyi yerine getirdik, bir omuz da biz attık!
~
Bu arada kuleyi tutmaya çalışırken dikkatli de olmak lazım. Her an şöyle (gayet de eğlenceli) bir durumla karşılaşabilirsiniz 🙂
~
Kuleyi tutma vazifenizi yerine getirdikten sonra yorgunluğunuzu (kolay değil koca kule tuttunuz, yorucu bir iş) uçsuz bucaksızmış gibi görünen dümdüz çimenlikte dinlerek atmayı ihmal etmeyiniz.
~
Biz gerçekten çok şanslıydık. Pisa’yı gezmek için çok kısıtlı bir zamanımız vardı. Bekleme veya sonra gelme gibi bir lüksümüz yoktu.
Az önce bahsettim. Hani gri bulutların ne kadar güzel olduğundan di mi?
Evet fotografik açıdan çok güzel sonuçlar verseler de hepimiz bu bulutların neyin habercisi olduğunu biliyoruzdur sanırım? Meydanı gezdik, kuleyi tuttuk, fotoğraflarımızı çektik hadi şöyle son bir tur atalım derken hafif bir yağmur atıştırmaya başladı. Biz de zaten göreceğimizi gördük diyip meydanda sıra sıra dizilmiş hediyelik eşyacılara doğru ilerleyip bir kaç şey almak için küçük dükkanları gezmeye başladık. Tam o anda o masumane bir şekilde atıştıran yağmur önümüzdeki 20 dakika boyunca insanı tam anlamıyla donuna kadar ıslatabilecek şiddette kesintisiz yağmaya başladı.
~
Dedim ya şanslıydık…
Biz zaten alacağımızı almış, en güzel yüzünü görmüştük Pisa’nın. Şimdi dükkanın tentesinin altına sığınmış yağmurdan korunmaya çalışırken yapmamız gereken tek şey yağmur altındaki Pisa’nın bizlerden esirgemediği güzelliğini seyretmek kalmıştı geriye.
Süper anlatılmış Pisa