Pisa ve Kulesi
IG Nobel Ödülleri
Geçenlerde evdeki kütüphaneye göz gezdirirken elime Sargun Ali Tont‘un Solucanlara Piyano Çalan Adam kitabı geldi. Ara ara kitapçılarda yer alan ve genellikle oldukça küçük bir bölümü kaplayan bilim rafını (raflarını değil, rafını) dolaşır ne var ne yok diye göz atarım. Kitabın ilginç ismi ve “Bilim ve bilimcilerin dünyasında gezintiler” alt başlığını görünce arkasındaki özete de bir göz atayım dedim.
Ve Belki Aşkı Dileyeceksiniz: Paris
Budapeşte’de Yaşam ve Erasmus Harcamaları
Boş Kutu Biriktirme Sendromu
Dispozofobi.
Daha anlaşılır haliyle Biriktirme Hastalığı. Literatürde, eşyaların değersiz, tehlikeli veya sağlıksız olmalarına rağmen atılmaması, aşırı derecede biriktirilmesi olarak tanımlanmış. Hani o televizyonlarda gördüğümüz çöp evlerle, o evlerin sahiplerinin durumu ile karıştırmasın ama. Onların durumu, ayrı bir sendrom, Messie Sendromu.
Gel gelelim benim durumum daha masumu, her ikisi kadar ciddi değil. Sadece atamıyorum. Hayır hasta falan değilim, sadece kıyamıyorum; onların hepsi benim yavrularım!
Budapeşte’de Ev Kiralama ve Konaklama
Macaristan’ın Zirvesi: Mt. Kékes
Leyleği havada görmek
İsviçreli Mondaine Saatleri
Kalemlere olan düşkünlüğümden detaylı olarak şurada bahsetmiştim. En az kalemler kadar başımı döndüren bir başka obje varsa o da saatler; kol saatleridir.
Kendimi bildim bileli kol saati takmışımdır. Günümüzde cep telefonu vb. cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte kol saatleri işlevsiz hale gelmiş olsa da yine de vazgeçemiyorum. Hani hepimizin bir eşyası vardır ya. Takmadığımızda, yanımıza almadığımızda kendimizi çıplak hissederiz. İşte saatler de benim için neredeyse böyle. Kolum boş kalınca kendimi çıplak hissediyorum.